Günümüzde bilgi toplumunun temel yapı taşları arasında yer alan kütüphaneler, arşivler ve müzeler; tarihsel süreç içerisinde benzer işlevleri üstlenmeleri ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle giderek daha fazla iç içe geçmeleri sonucunda, “bellek kurumları” başlığı altında birlikte anılmaktadır. Bu kurumların ortak amacı, kültürel miras ürünlerini korumak, erişilebilir kılmak ve gelecek nesillere aktarmaktır.
Bellek kurumları, toplumsal hafızanın oluşumunda kritik bir rol üstlenmekte; kültürel, bilimsel ve tarihsel değer taşıyan materyalleri toplayarak düzenlemekte, korumakta ve erişime sunmaktadır. Müzeler, arşivler, kütüphaneler, anıtlar ve kültürel miras alanları, geçmişin izlerini bugüne taşıyan ve geleceğe aktaran bu kurumların başında gelir. Arşivler; mektuplar, raporlar, tutanaklar ve el yazmaları gibi birincil kaynakları içerirken, kütüphaneler bilgi profesyonelleri aracılığıyla topluma sunulan yazılı ve görsel kaynaklarla hizmet vermektedir. Müzeler ise tarihi, sanatsal ve bilimsel öneme sahip fiziksel nesneleri barındıran kurumlardır. Ancak bu kurumlar yalnızca geçmişin pasif bekçileri değil, aynı zamanda geçmişi yorumlayan, günümüzle ilişkilendiren ve geleceği etkileyen dinamik aktörlerdir. Bu bağlamda bellek kurumlarının dönüşümü, konumlanması ve geleceğe dair perspektifleri, kültürel politika ve toplumsal hafıza tartışmalarının merkezine yerleşmiştir.
Bellek kurumlarının mekânsal ve ideolojik konumlanmaları da önemli bir tartışma alanıdır. Bu kurumlar, tarih yazımında belirli anlatıların öne çıkarılmasında rol oynayarak, siyasi ve kültürel hegemonya mücadelelerinin parçası haline gelebilir. Bu süreçte, bellek kurumları mekânsal olarak da yeniden tanımlanmakta; merkezden çevreye, yukarıdan aşağıya değil, yatay ve çoğulcu bir anlayışla konumlanmaktadır.
Geleceğe dönük olarak, bellek kurumlarının sürdürülebilirlik, teknolojik adaptasyon ve toplumsal katılım gibi başlıklarda kendilerini yeniden yapılandırmaları gerekmektedir. İklim krizi, kitlesel göçler ve toplumsal kutuplaşmalar gibi küresel sorunlar, bellek kurumlarını yalnızca geçmişe değil, geleceğin inşasına da ortak etmektedir.
Küresel krizlerin, teknolojik gelişmelerin ve toplumsal taleplerin etkisiyle, bellek kurumlarının geleceği daha esnek, kapsayıcı ve dayanıklı yapılara dönüşmelerine bağlıdır. Bu dönüşüm sadece teknolojiyle değil, toplumsal katılımın artırılmasıyla da mümkündür. Bu noktada, kurumların sadece koruyucu değil, dönüştürücü roller üstlenmesi; dijital teknolojilerle harmanlanmış, çok sesli, erişilebilir ve eleştirel bakış açılarını içeren modeller geliştirmesi gerekmektedir.
Avrupa Birliği’nin 1990’lı yıllardan itibaren stratejik gündemine giren bellek kurumu kavramı, kütüphane, arşiv ve müzelerle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda dijital kütüphaneler, dijital arşivler, veri sağlayıcıları ve hatta botanik ve zoolojik bahçeler gibi yapıları da kapsamaktadır. Bu çeşitlilik, kültürel bellek kurumlarının teknolojik gelişmelere duyarlı ve sürekli evrim halinde olan bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.
Bu kurumların işlevleri dijitalleşme çağında yeni bir boyut kazanmıştır. Dijitalleştirme uygulamaları, kültürel mirasın korunması, sık kullanılan materyallerin yıpranmasının önlenmesi ve bilgiye mekân ve zaman sınırlaması olmaksızın erişimin sağlanması açısından önemli bir strateji haline gelmiştir. Dijitalleştirme yalnızca teknik bir dönüşüm değil, aynı zamanda kültürel ürünlerin görünürlüğünü artıran, bilgi hizmetlerinin kapsayıcılığını ve sürdürülebilirliğini güçlendiren bir süreçtir.
Dijital çağın sunduğu olanaklar, bu kurumlara yalnızca geleneksel hizmetlerin dijital ortama taşınması konusunda değil, aynı zamanda kullanıcı odaklı yeni hizmetlerin geliştirilmesi, işbirliklerinin artırılması ve kültürel değerlerin daha geniş kitlelerle buluşturulması konularında da çeşitli fırsatlar sunmaktadır. Dijitalleştirme süreci, aynı zamanda koruma, erişim ve tanıtım stratejilerini yeniden şekillendiren, kurumları dijital geleceğe hazırlayan bütüncül bir dönüşümdür.
Bu bağlamda ÜNAK2025 Sempozyumu, kütüphaneler, arşivler ve müzeler gibi bellek kurumlarının dijitalleşen çağda yaşadıkları dönüşümü ve bu dönüşümün gelecek perspektifleri üzerindeki etkilerini tartışmak amacıyla bilgi ve belge yönetimi alanındaki profesyonelleri, akademisyenleri, sektör temsilcileri ve öğrencileri bir araya getirmektedir. Sempozyum; bilgi yönetimi, arşivleme ve dijitalleştirme süreçlerindeki güncel gelişmeleri değerlendirmek ve ortak projeler üretmek için verimli bir platform sunmayı hedeflemektedir. Saha çalışmaları, paneller ve sektör temsilcileri aracılığıyla katılımcıların mesleki yetkinliklerini geliştirmelerine katkı sağlamayı amaçlayan bu etkinlikte, katılımcılara en son gelişmeleri takip etme, yeni bilgileri paylaşma ve meslektaşlarıyla ağ kurma fırsatı sunulurken bellek kurumlarına yönelik stratejilerin birlikte geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Kültürel bellek kurumlarının geleceğini hep birlikte inşa etmek adına, tüm katılımcıları bu önemli deneyimi paylaşmaya davet ediyoruz.
Yararlanılan kaynaklar:
Türkiye’de Kültürel Bellek Kurumlarında Dijitalleştirme Ve Dijital Koruma Politikaları: Bir Model Önerisi
Tolga Çakmak Doktora Tezi Ankara, 2016
Bellek Kurumlarında Dijitalleştirme ve Dijital Koruma: Türkiye’deki Uygulamaların Analizi
Tolga Çakmak Ve Bülent Yılmaz Bilgi Dünyası, 2017, 18 (1) 49-91
Kültürel Bellek Kurumlarında Dijitalleştirme: Kültürel Miras Ürünlerine Yönelik Uygulamalar Üzerine Bir Araştırma
Semanur Öztemiz Bülent Yılmaz DTCF Dergisi 57.1 (2017): 493-523